Günümüz gençliğine ve gelecek nesillere hatıra olması için eski Gümüşhacıköy'den zamanımıza yansıyan veya unutulmaya yüz tutan coğrafi ve sosyal yapı ile ilgili konuları dile getirmeye çalışacağım.
Bundan önce yazdığım yazılarda yorumlarınızla katkıda bulunmaya davet etmiştim. Sağ olsunlar davetimize icabet edenler oldu, çekimser davrananlar oldu. Dileğim, ortak paydası GÜMÜŞHACIKÖY olanlar daha çok katkı sağlarlar.
Merzifon - Osmancık istikametindeki İstanbul yolu, eskiden yoktu. Merzifon’dan giriş keltepe’nin ordan başlar, karaağaç denilen mevkiden, mevkiye ismini veren bir karaağaç vardı orda, bu mevkinin ismi bu ağaçtan gelir, devam edince şehire giriş Adatepe mahallesinden, Osmancık istikametine ise Hacıana bağları, Suluğun köprü istikametinden, Ulubele çıkan daracık ve bozuk asfaltlı bir yol vardı.
Gümüş’e dolmuş, köylere cip çalışır. Hamamözü'ne sabah gelen, akşam dönen bir araç olurdu. Belirli saatlerde arabayı kaçıranın taksi tutmaktan başka çaresi olmazdı. Uzaktan gelen yolcular gece yarısı sabaha karşı Merzifon'a iner, garajdaki sabahçı kahvesinde Gümüşhacıköy minibüslerinin sefere başlamasını beklerdi.
Gümüş'e gidip gelmelerde yaya yolculuk parsızlıktan tercih edilirdi. Rahmetli babam Merzifon'da, pastanede garson olarak çalıştığı yıllarda, 20 kilometrelik Merzifon Hacıköy yolunu, araç bulamadığı için kaç kez yayan geldiklerini anlatırdı.
Bunu niye anlatıyorum, bırakın büyük şehirleri, şimdilerde zaman zaman Gümüşhacıköy’de bile araçlar park sorunu yaşıyor. Nereden nereye. Kim bilir ilerde belki de hacıköye helikopter seferleri başlarsa şaşırmayalım.
Merzifon’a minibüsler köprü başında çayın üstündeki köprünün üstünden kalkar ve minibüslerin simsarları boş dolu Mezfon - Mezfon diye, minibüsün dolmasını beklemeden kalkacağını ifade ederlerdi. O dönem Merzifon - Hacıköy arası çalışan minibüsçülerden aklıma gelenler arasında, Midilli, Andom, Ondik usta, Hanımak Mıstık, Zeki Topçu, Çakıcı, Tekkürel, Cızık, Kazım Avcı, Halis Mutlu vardı, Osmancık’a giden minibüsler Atatürk Anıtının sağ yanındaki yerden kalkardı, o dönemde Osmancık - Hacıköy arasında minibüsçülük yapan, Cizmeli Ali Sarıgül, İzzet Turgut gibi isimler vardı aklıma gelenler bunlar.
Merzifon’dan Hacıköye kalkan minibüsler Merzifon garajı içinden kalkar, simsarlar Haçköy – Haçköy diye bağırır yolcu toplar, Merzifon garajı içinde şehirlerarası yazıhaneler ve köfteciler vardı, Merzifon’a iner inmez köftenin kokusu burnunuza gelirdi, o dönem Merzifon’un paytonları da meşhurdu, paytonların durağı garajın yanındaki ana yola sıra halinde sırası gelen payton hareket ederdi, bizim Hacıköy minibüslerine de yakın bir yerde olduğu için işin zaruriyeti veya keyfiyeti durumuna göre şehir içi yolculuk için payton tutulurdu. Daha sonra Merzifon Hacıköy arası belediye otobüsü seferleri başladı. Kalkış saatleri belirli idi ama otobüsler tıklım, tıklım dolu gelir giderlerdi.
Kıbrıslı Doktor Cemal Cankat ve yerli ortaklarının aldığı bir küçük otobüs meydandan Samsun'a sefer düzenlenirdi. Temmuz ayında Samsun fuarına akın akın milleti taşınırdı.
Uzun yıllar ilçemizden Ankara'ya direkt otobüs seferleri yoktu. Çorumlu’lar bu işe el attı. Halende devam ediyor, Hattusas her sabah Gümüşhacıköy - Ankara, akşamda Ankara’dan – Gümüşhacıköy’e seferlerini yapmaktadır.
Eskiden hac mevsimde hacılar Suudi Arabistan'a otobüslerle gittikleri için Kurban Bayramında, şehirler arası yolculuk yapacak olanlar daha fazla sıkıntı çekerlerdi
Teyzemin beyi Yılmaz Çerezci eniştem, Man Benzin Tankeriyle hacılara su taşırdı. Tankerin içi iyice yıkanır, su doldurulur, tankerin etrafına şadırvan gibi musluklar takılır, hacıların başta abdest olmak üzere her türlü su ihtiyaçları böyle karşılanırdı. Yılmaz eniştem en az 5-6 kere bu şekilde Hacca gitmiş, hacılara lojistik destek sağlamıştır. 1978-1979 yıllarında ben Konya Karapınar Lisesi'nde öğretmen iken Mevlana ziyaretinden, Tarsus Eshabı Keyf türbesine ziyarete giderlerken bize uğramışlar ve çift şoför olarak Şinasi Özsoy ile beraber gidip gelmişlerdi.
Birazda coğrafi konulara değinelim. Şimdiki Belediyenin olduğu yerde parkın içinde çok hoş bir höyük-tepe-parkı vardı. Aklıma geldikçe hep eskiye özlem duyardım. O kadar güzel bir parktı ki anlatamam. Bekçisi Aşur Ağa gözü gibi korurdu. Çiçekler, çay bahçeleri, kanepeler, yazları masalar aah o canım güzellikler şimdi hayallerimizden bile silinmek üzere.
Sonra dünyanın toprağı aylarca yıllarca taşındı; yerine sinema, park, işyerleri yapıldı. Üst taraftaki düzlüğe Polis Karakolu yapıldı. Çığır kırtasiyenin yerinde 2 katlı bir Belediye binası vardı, sitedeki tarihi resimlerde mevcut tarihi belediye binası, yolun karşısındaki Civekler’in manifatura dükkanı da Şehir Kulübüydü. Şehir kulübü sonradan Sümerbank’ın üzerine ve Meleğin han girişine taşındı. Şimdi var mı yok mu, nerede bilmiyorum.
Hükümet konağı şehrin merkezinde, Bedestenin girişinde, solda 2 katlı tarihi bina, bina girişinde ahşap büyük kapıları, içeri Kaymakam’ın makam aracı cip giriyor, yüksek tavanlı, ahşap merdivenli tam bir konak, hükümet binasının sağ yanı bedestenle birleşik olan yer ilçemizin ilk hapishanesiymiş, hükümet konağının alt katı adliye üst katında Kaymakamlık bulunurdu. Geçenlerde Hakkın Rahmetine kavuşan Mehmet Ali Turabi Kaymakamlık Yazı İşleri – Tahrirat Katibi olarak çalışır, Adliyenin Başkatibi Alaattin Güngör hemşerilerimizin dert babaları idiler.
Parkın içinde Gümüş minibüslerinin kalktığı yerde, büyükçe geniş merdiveni olan, önünde iki ağaç direk üstüne genişçe girişi olan Polis Karakolu, arka tarafında parka bakan yede hapishane vardı. Hükümet binasının yanındaki yerden hapishane polis karakolunun arkasındaki binaya taşınmış, hapishanenin parka bakan balkonundan tutuklu çalgıcılar halka bedava konser verirlerdi. Her akşam ailece mahkumların konserlerini dinlemek için orası tıklım, tıklım dolar yer bulmakta sıkıntı çekilirdi. Hapishane buradan da hacana yolundaki binasına taşınmış, daha sonrada Merzifon’a naklolunmuştur.
Polis Karakolunun arkasındaki hapishane olarak kullanılan bina daha sonrasında ilçemiz kütüphanesi olarak kullanılmıştır. O dönemde kütüphaneden her çocuk gibi bende çok yararlandım pek çok kitap okudum. Ali Galip Tuncay hocamız ilçemizin ilk kütüphanecisiydi hem de bayramlarda organizatörlük yapar o dönemde fotoğraf makinası öyle herkeste yoktu, Ali Galip hoca bayramlarda özel günlerde fotoğraf makinasıyla gezer resimler çekerdi. Ahmet Ankaralı ağabeyimizle birlikte, Bütünüyle Gümüşhacıköy isimli kitabı yazarak ilçemizin tarihine not düştüler.
Değerli Hemşehrilerim, bu ANILARLA GÜMÜŞHACIKÖY( 1 ) yazıma burada son verip 2-3-4 ve belki 5.sayılarda buluşmak üzere Cenabı Allahtan bütün insanlık alemini, Müslüman-Türk Milletini ve Hassaten Gümüşhacıköy’lüleri ve Gümüşhacıköy halkına hizmet edenleri her türlü felaketten, afetten, kazadan-beladan, şeytanın ve şeytan kılıklı insanların şerrinden korumasını diliyorum.
Yorumlarınız bizim için teşvik ve şevk kaynağı olacaktır.